İstanbul’un Gürültüsü İçinde Saklı Bir Cennet Bahçesi: Haydarpaşa İngiliz Mezarlığı’na Tarihi Bir Yolculuk

İstanbul, tezatların şehridir. Ancak hiçbir tezat, Haydarpaşa Limanı’nın endüstriyel griliği ile Haydarpaşa İngiliz Mezarlığı’nın kusursuz yeşili arasındaki kontrast kadar keskin değildir. Bu mezarlık, alışılagelmiş “mezarlık” algımızı yıkan bir peyzaj ve huzur anlayışıyla tasarlanmıştır. Selvi ağaçlarının gölgesinde, mermer taşların rastgele dağıldığı klasik Osmanlı mezarlıklarının aksine; burada cetvelle çizilmiş gibi nizami çimler, bakımlı güller ve Viktorya döneminin o ağırbaşlı estetiği hakimdir.
Bu yazı, sizi sadece bir mezarlık ziyaretine değil, 19. yüzyılın siyasi dengelerine, salgın hastalıkların gölgesindeki savaşlara ve gurbette son nefesini verenlerin hikayelerine götürecek.

Tarihin Başlangıç Noktası: Kırım Savaşı ve “Hasta Adam”ın Müttefikleri
Mezarlığın hikayesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun “Hasta Adam” olarak nitelendirildiği ancak Avrupa dengeleri için hayati önem taşıdığı 1853-1856 Kırım Savaşı yıllarına dayanır. Rusya’nın sıcak denizlere inme hayaline karşı Osmanlı’nın yanında savaşa giren İngiltere ve Fransa, askerlerini İstanbul üzerinden Kırım’a sevk etmiştir.
İşte bu dönemde, hemen mezarlığın yakınında bulunan devasa Selimiye Kışlası, İngiliz ordusu için bir askeri hastaneye dönüştürülmüştür. Ancak savaş, sadece cephede kurşunla öldürmez; kolera ve dizanteri, dönemin en büyük düşmanlarıdır. Cepheden getirilen veya İstanbul’daki kamplarda hastalanan binlerce İngiliz askeri, Selimiye Kışlası’nda hayatını kaybetmiştir.
Sultan Abdülmecid, müttefiki İngiltere’nin bu kayıpları için, o dönemde denize nazır, rüzgarlı bir tepe olan bu araziyi hibe eder. Böylece 1855 yılında, bugün üzerinde yürüdüğümüz bu toprak parçası resmen bir İngiliz toprağı gibi işlem görmeye başlar ve mezarlık kurulur.
Kraliçe Victoria’nın Göğe Yükselen Anıtı: Obelisk
Mezarlığa girdiğinizde gözünüze çarpan ilk ve en heybetli yapı, gökyüzünü delen devasa granitten yapılmış Obelisk (Dikilitaş) anıtıdır. Kraliçe Victoria tarafından, Kırım Savaşı’nda hayatını kaybeden İngiliz askerlerinin anısına diktirilen bu anıt, mezarlığın kalbidir.

Anıtın dört bir yanında, farklı dillerde (İngilizce, Osmanlıca, Fransızca ve İtalyanca) yazılmış kitabeler bulunur. Bu anıtın altında durup yukarı baktığınızda, 170 yıl önceki bir imparatorluğun gücünü ve yasını hissedersiniz. Anıtın hemen çevresindeki geniş çim alan, aslında isimsiz kahramanların, toplu mezarların üzerindeki yeşil örtüdür. Savaşın ve hastalığın o kaotik günlerinde, tek tek gömülemeyen binlerce asker, bu anıtın gölgesindeki toprağın altında yatmaktadır. Bu bilgi, o kusursuz çimlere basarken içinizde derin bir saygı ve ürperti uyandırır.
Modern Hemşireliğin Doğuşu: Florence Nightingale’in Ruhu
Bu mezarlığı gezerken, fiziksel olarak orada olmasa da ruhunu en çok hissedeceğiniz isim şüphesiz Florence Nightingale’dir. “Lambalı Kadın” olarak bilinen Nightingale, mezarlığın hemen karşısındaki Selimiye Kışlası’nda, insanlık dışı koşullarda tedavi görmeye çalışan askerler için modern hemşireliğin temellerini atmıştır.
Geceleri elinde lambasıyla yaralıların arasında dolaşan bu efsanevi kadın, hijyen standartlarını yükselterek ölüm oranlarını ciddi şekilde düşürmüştür. Mezarlıkta yatanların pek çoğu, belki de son nefeslerinde onun şefkatli elini hissetmiş ya da onun kurduğu sistem sayesinde huzurla ölebilmiştir. Mezarlığın içinde, Nightingale anısına dikilmiş plaketler ve anıtlar, bu bağı ziyaretçilere hatırlatır. Burası sadece ölümün değil, insan hayatına verilen değerin yükselişinin de bir tanığıdır.

Mimari ve Peyzaj: İngiliz Bahçesi Estetiği
Haydarpaşa İngiliz Mezarlığı, “Commonwealth War Graves Commission” (İngiliz Milletler Topluluğu Savaş Mezarları Komisyonu) tarafından yönetilir ve bakımı yapılır. Bu komisyonun dünya genelindeki standartları burada da geçerlidir.
Kapıdan içeri adım attığınızda sizi karşılayan şey, Türkiye’de görmeye alışık olmadığınız türden bir “İngiliz Bahçesi”dir.
- Çimlerin Kusursuzluğu: Çimler o kadar yeşil ve o kadar düzgündür ki, halı serilmiş hissine kapılırsınız.
- Bitki Çeşitliliği: Mezarlık, sadece taşlardan ibaret değildir. Manolya ağaçları, güller, lavantalar ve İngiltere iklimini anımsatan bitkilerle doludur. Bahar aylarında burası bir botanik bahçesine dönüşür.
- Mezar Taşlarının Geometrisi: I. ve II. Dünya Savaşı bölümlerinde mezar taşları, askeri bir nizamla, milimetrik bir düzenle sıralanmıştır. Beyaz Portland taşından yapılmış bu sade ve tek tip taşlar, rütbe farkı gözetmeksizin ölümün eşitleyiciliğini simgeler.
Bölüm Bölüm Gezi Rehberi
Mezarlık, tarihsel katmanlarına göre farklı bölümlere ayrılmıştır. Her bölümün atmosferi ve hikayesi başkadır.
1. Kırım Savaşı Bölümü (En Eski Bölüm)
Burası mezarlığın en eski ve en melankolik kısmıdır. Burada tek tip taşlar yerine, dönemin sanat anlayışını yansıtan, üzeri kırık sütunlarla, melek heykelleriyle veya askeri armalarla süslü, aşınmış, yosun tutmuş şahsi mezar taşlarını görürsünüz. Bu taşların üzerindeki yazıları okumaya çalışmak, tarihe dokunmak gibidir. “Dizanteriden öldü”, “Sivastopol kuşatmasında yaralandı” gibi ifadeler, savaşın soğuk yüzünü yüzünüze çarpar.

2. Sivil Bölüm (Levantenlerin İzleri)
Haydarpaşa sadece askerlere ev sahipliği yapmaz. 19. ve 20. yüzyılda İstanbul’da yaşamış İngiliz diplomatlar, tüccarlar, sanatçılar ve onların aileleri de burada yatmaktadır. İstanbul’un meşhur Levanten ailelerinin (Whittall, La Fontaine gibi soyadlar) mezarlarını burada görebilirsiniz. Bu bölüm, İstanbul’un bir dönem ne kadar kozmopolit bir yapıya sahip olduğunun kanıtıdır. Burada yatan küçük çocuk mezarları, gurbette evlat kaybetmenin acısını oymalı taşlara işlemiş ailelerin hüznünü taşır.
3. I. ve II. Dünya Savaşı Bölümleri
Kırım Savaşı anıtının çevresinden uzaklaşıp daha modern bölümlere geldiğinizde, I. Dünya Savaşı’nda (özellikle Gelibolu sonrası İstanbul’a esir getirilip ölenler veya Mondros Ateşkesi döneminde işgal kuvvetleri mensubu olarak burada bulunanlar) ve II. Dünya Savaşı’nda hayatını kaybeden askerlerin mezarlarını görürsünüz.
Bu taşlar sadedir. Üzerlerinde askerin adı, rütbesi, birliği, ölüm tarihi ve bazen ailesinin seçtiği kısa, duygusal bir not yazar. Ayrıca birliğin arması (RAF, Royal Navy vb.) taşa işlenmiştir. Bu bölümde sadece Hristiyan askerler değil, İngiliz ordusu bünyesinde savaşmış Hintli, Müslüman veya Yahudi askerlerin de kendi inançlarına uygun mezar taşlarını görmek, imparatorluğun genişliğine dair ilginç bir detaydır.

Duygusal Atmosfer: Sessizliğin Sesi
Bu mezarlığı gezmek, sıradan bir turistik aktiviteden ziyade bir meditasyon gibidir. Dışarıdaki E-5 karayolunun, Harem otogarının ve limanın gürültüsü, mezarlığın yüksek duvarları ve yoğun ağaç dokusu tarafından emilir. İçeride sadece kuş sesleri, rüzgarın ağaç dallarındaki hışırtısı ve belki de uzaktan gelen bir vapur düdüğü duyulur.
Yürüyüş yolunda ilerlerken, 20 yaşında, evinden binlerce kilometre uzakta, hiç bilmediği bir coğrafyada, belki bir kurşunla belki de ateşli bir hastalıkla hayata veda etmiş bir gencin mezar taşıyla karşılaşırsınız. Ailesinin o taşa yazdırdığı “Daima kalbimizdesin” (Always in our hearts) notunu okuduğunuzda, savaşın istatistiklerden ibaret olmadığını, her bir taşın ardında yarım kalmış bir hayat, gözü yaşlı bir anne, bir sevgili olduğunu derinden hissedersiniz.
Mezarlığın denize bakan tarafına gittiğinizde, ağaçların arasından Marmara Denizi’ni ve Tarihi Yarımada’nın siluetini görürsünüz. Bu manzara, burada yatanların sonsuz uykularında İstanbul’un güzelliğine emanet edildiklerini düşündürür.

Ziyaretçiler İçin Pratik Bilgiler ve İpuçları
Haydarpaşa İngiliz Mezarlığı, “kapısı her daim açık” bir park değildir. Burası özel statüde bir alandır ve ziyaretin kendine has kuralları vardır.
- Nasıl Gidilir? Üsküdar veya Kadıköy’den Harem istikametine giden sarı dolmuşlar veya otobüslerle ulaşım oldukça kolaydır. “Gümrük” veya “Numune Hastanesi” duraklarına yakındır. Ancak en ikonik ulaşım, Kadıköy rıhtımdan yürüyerek (yaklaşık 20-25 dakika) veya taksiyle gitmektir. Mezarlık, Haydarpaşa Limanı’nın arkasında, GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi (eski adıyla) ile komşudur.
- Giriş Prosedürü: Mezarlığın ana kapısı genellikle kapalıdır. Ancak bu sizi korkutmasın. Kapının yanında bir zil bulunur. Zile bastığınızda, mezarlığın bakımından sorumlu olan (genellikle orada yaşayan bir aile vardır) görevli gelip kapıyı açar. Giriş ücretsizdir. Ancak görevlilerle nazik bir iletişim kurmak, ziyaret defterini imzalamak güzel bir jesttir.
- Ziyaret Saatleri: Resmi olarak belirli saatleri olsa da, genellikle mesai saatleri içinde (09:00 – 16:00 arası) gidilmesi tavsiye edilir. Hafta sonları kapalı olma ihtimali yüksektir, bu yüzden gitmeden önce internetten güncel durumu kontrol etmek veya hafta içi gitmeyi tercih etmek en garantisidir.
- Fotoğraf ve Davranış: Fotoğraf çekmek serbesttir ancak buranın bir anıt mezar ve hala aktif bir yas alanı olduğunu unutmamak gerekir. Saygılı olmak, mezar taşlarının üzerine basmamak, yüksek sesle konuşmamak temel kurallardır.

Taşların Arasındaki Barış Mesajı
Haydarpaşa İngiliz Mezarlığı’ndan çıkıp o ağır demir kapı arkanızdan kapandığında, tekrar İstanbul’un gürültülü gerçekliğine dönersiniz. Ancak içinizde garip bir hafiflik ve hüzün karışımı kalır.
Burası bize savaşın anlamsızlığını, ölümün evrenselliğini ve hangi milletten olursa olsun, toprağa düşen her gencin aslında insanlık ailesinin bir kaybı olduğunu fısıldar. 1850’lerde birbirini boğazlayan milletlerin torunları bugün bu mezarlıkta yan yana yürüyebiliyorsa, bu mezarlık aslında bir savaş anıtı değil, bir barış bahçesidir.
İstanbul’un az bilinen bu hazinesini ziyaret etmek, sadece bir gezi değil, bir vefa borcudur. Şehrin tarihine atılmış bu “İngiliz düğümü”nü çözmek, İstanbul’u daha iyi anlamanızı sağlayacaktır. Bir gün yolunuzu mutlaka bu sessiz bahçeye düşürün; Kraliçe Victoria’nın anıtına, Florence Nightingale’in hatırasına ve adı silinmiş isimsiz askerlere bir selam verin. Onlar, İstanbul’un ebedi misafirleridir.
Haydarpaşa İngiliz Mezarlığı haritalı yol tarifi için buraya